Bazı ağır konular vardır hayatta, onların bahsi geçtiği an
insanın içi sıkılır, nefes alamaz sanki. O konuları duymak bile
istemez insan. Ötenazi de bunlardan biri kuşkusuz. Çok acıklı bir konu
kesinlikle. İşe Yarar Bir Şey de ötenazi konusunu öyle bir anlatıyor ki bir
yandan geriliyor insan ama bir yandan da sakinlik doluyor insanın içine.
25 yıl sonra lise arkadaşlarıyla buluşmak için yolculuğa çıkan hem şair hem de avukat bir kadın ile oyuncu olma hayali ile yaşayan fakat başka bir amaç için yolculuğa çıkan bir kadın, bir de yolun sonunda onları bekleyen, yatalak, hayattan vazgeçmiş bir adam... Üçü de çok sessiz, çok sakin olsalar da dışarıdan bakınca, içlerinde fırtınalar kopuyor. Onları izlemek, özellikle üçü bir aradayken izlemek
müthişti.
Benim filmde en sevdiğim unsur kesinlikle tren yolculuğuydu.
Hayatımda hiç tren yolculuğu yapmadım (hızlı trenleri trenden saymıyorum kuşkusuz) fakat filmlerden görüp kitaplardan
okuduğum kısmıyla tren yolculuklarını çok keyifli buluyorum. Ve filmde de
tekerleklerin çıkardığı ses, birbirlerini tanımayan insanların küçük vagonlarda
bir arada bulunması, vagonun camından bakınca birçok farklı hayata tanık olabilme
şansı beni çok etkiledi.
Hoşuma giden şeylerden biri de tabii ki baş karakterlerden
birinin avukat ve aynı zamanda şair olmasıydı. Okuduğu kitaplara, şiirlere
dikkat ettim, anlattığı öyküleri keyifle dinledim. Yani aslında film küçük
bir edebiyat şöleni de sunuyordu izleyiciye diye düşünüyorum.
Böyle sessiz, böyle derin karakterler; böylesine dramatik
bir konuyu anlatma meselesi de çok önemli. Ki filmin üslubu her şeyi mükemmel
hale getirdi. Diyaloglar şiir gibiydi adeta. Çok etkileyici bir senaryosu vardı
filmin. Karakterler konuştukça huzur buluyordu insanın içi.
Bir şiir kadar sessiz, bir şiir kadar naif ve bir şiir kadar
etkileyici bir filmdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder