23 Temmuz 2017 Pazar

"Beni Eve Götürün" // Dunkirk (2017) - Film Yorumu

Dunkirk'ün, Christopher Nolan'ın ses getiren projelerinden biri olduğu kuşkusuz. Çekileceği haberleri yayıldığından beri büyük bir merak oluştu; tanıtımlar, fragmanlar beklentiyi daha da arttırdı. Dunkirk vizyondaki yerini aldı. Peki, vizyona girince ne oldu?


II. Dünya Savaşı sırasında İngiliz askerleri Dunkirk adlı sahile sığınırlar. Alman tehdidi altında kurtarılmayı beklerler. Vatan duygusu, vatandaşlık ve askerlik sorunsalı ele alınıyor.

Film hava, deniz ve kara olmak üzere üç eksende ilerliyor. Karada bir hafta, denizde bir gün, havada bir saat detayını açıkçası çok beğendim. Her bir kısımda bize yol gösteren belli karakterler var. Onlar eşliğinde savaşa tanık oluyoruz.


Filmin en beğendiğim özelliği tüm savaş dramasını gerçekçi bir şekilde ele almasıydı. Bir kurtuluş hikayesi olduğu için bu konuda şüphelerim vardı fakat ne bir demagoji vardı filmde ne de inandırıcılıktan yoksun bir vatan sevgisiyle yapılan "fedakarlıklar" vardı. Askerler arkadaşını da düşündü ama önce kendi paçasını kurtardı mesela. Müttefik olmasına rağmen Fransızlar ikinci plana atıldı. Bu tarz detaylar bence filmin etkileyiciliğini arttırdı çünkü gerçekte olan da buydu.


Görsel başarıya, IMAX'e ve tüm seslere, müziklere yorum yapmaya gerek bile olmadığını düşünüyorum. Film teknik açıdan tek kelimeyle muazzamdı.


Gelelim filmle ilgili en merak ettiğim şeye: oyunculara. Nolan, filmde bize eşlik eden dört lider oyuncuyu da yeni birer yüz olarak beyaz perdeye taşıdı. Hepsi hem genç hem de bu işte yeniydi. Ama gözüm kapalı hepsinin çok başarılı bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Benim için Tom Glynn-Carney (Peter) ve Harry Styles (Alex) biraz daha baskındı diyebilirim. Peter’ın yüzünü filme o kadar yakıştırdım ki her sahnesinde gözümü kendisinden alamadım. Alex’in ise bize en çok açılan karakter olduğunu düşünüyorum. Hayatta kalma ve savaşma hırsını, her an bombalar altında nefes almaya çalışan bir askerin ruhsal durumunu gayet iyi yansıttığını söylemek mümkün.

Baş karakteri canlandıran Fionn Whitehead (Tommy), bana göre rolünde oldukça başarılı idi. Tommy ile ilgili en sevdiğim detay; ne hissettiğini anlayamıyormuşuz gibi düşünmeye başlayacakken aslında ruh halinde savaştan sebep bir sakinlik olduğunu kavrıyoruz. Tommy farklı bir şeyi temsil ediyor gibi.


İngilizlerin tarihi için mağlubiyet gibi görünse de içten içe bir zafer olan Dunkirk sığınması ile aslında önemli olanın bomba atan olmak değil yurt sevgisi ve özlemine sahip olmak olduğunu anlıyoruz. Ama bunu ders verir gibi yapmıyor asla. Fazlaca acındırma da hissetmiyorsunuz, tüyleriniz diken diken oluyor sadece.



Dunkirk, bir savaş filminden beklenen şeyleri karşılıyor mu bilemiyorum. Ama bir askerin her zaman çok da cesur ve korkusuz olamayacağını, korkup travma geçirebileceğini, kendisini suçlu hissedebileceğini ve ne olursa olsun yurdunu, evini düşündüğünü gözler önüne seriyor en güzel şekilde. Ki gerçek savaşlarda olanlar da bunlar değil mi?


19 Temmuz 2017 Çarşamba

"Bir Yazar Altı Hayat" // Jane Austen Kitap Kulübü (Karen Joy Fowler) - Kitap Yorumu

Jane Austen romanlarına kendisini kaptırmış bir insan bilir ki elde okunacak bir şey kalmadığında seni bekleyen bir sürü alternatif kitap vardır. Jane Austen Kitap Kulübü benim için bu alternatif kitaplardan biriydi. Bu kitabı okumak Jane Austen'daki samimiyeti yeniden bulmak demekti.

10 Temmuz 2017 Pazartesi

"Bana Ne Oldu Böyle?" // Dönüşüm (Franz Kafka) - Kitap Yorumu

Kafka ruhsal açıdan kendime çok benzettiğim yazarlardan biri olduğundan onun karamsar ve yalnız dünyasını okumak bana iyi hissettiriyor. Bir sabah uyanır da kendimi bir böceğe dönüşmüş bulur muyum acaba?

9 Temmuz 2017 Pazar

"Sen Sonun Başlangıcıydın" // 13RW - Kaset 1: Justin Foley

KASETİNE


HOŞGELDİN


JUSTIN


!!

"İkna Edin Beni; Ya Aşık Olmaya ya da Terk Etmeye" // İkna (Jane Austen) - Kitap Yorumu

 Jane Austen'ın, kısa ömrüne sığdırabildiği son romanı, benim de okuduğum son romanı: İkna. Eleştirdiği, vermek istediği hala aynı; sadece yöntemi biraz daha farklı. Virginia Woolf'un deyimiyle "Austen bu kitapla birlikte, dünyanın sandığından daha büyük, daha gizemli, ve daha romantik olduğunu keşfetmeye başlamıştır."

7 Temmuz 2017 Cuma

"Dinliyorsan Geç Kalmışsın" // 13 Reasons Why 1. Sezon Yorumu

Yayınlandığı ilk andan beri sürekli gündemde olduğundan mütevellit hem merak ediyor hem de şüpheyle yaklaşıyordum diziye. Beğenip beğenmeyeceğim hakkında büyük soru işaretleri vardı kafamda çünkü kurgu oldukça depresifti, beni nasıl etkileyeceğini tahmin edemiyordum. Cesaretimi topladım ve izlemeye başladım ki ne göreyim? 48 saat dolmadan ilk sezonu bitirmişim bile. İşte benim yorumumla 13 Reasons Why!

3 Temmuz 2017 Pazartesi

"Her Lanete Karşılık Bir Lütuf Olduğuna İnanıyorum" // Lanetler ve Lütuflar (Anne Fortier) - Kitap Yorumu

 İngiliz Edebiyatı'nı sevip de Romeo ve Juliet'in hikayesine aşık olmak kadar doğal bir durum yoktur herhalde. Ben de talihsiz aşıkların hikayesine ve tarih kokan romanlara bayıldığım için görür görmez Lanetler ve Lütuflar'ı okumak istemiştim. Şimdi yorumunu girerken de çok huzurluyum.