İngiliz Edebiyatı'nı sevip de Romeo ve Juliet'in hikayesine aşık olmak kadar doğal bir durum yoktur herhalde. Ben de talihsiz aşıkların hikayesine ve tarih kokan romanlara bayıldığım için görür görmez Lanetler ve Lütuflar'ı okumak istemiştim. Şimdi yorumunu girerken de çok huzurluyum.
Roman, Julie isminde teyzesini kaybetmiş bir kadının, teyzesinin vasiyeti üzerine İtalya'ya gidip bir aile sırrını çözmesi üzerinden ilerliyor. Bu öyle bir sır ki 600 yıl öncesine ve Shakespeare'in Romeo ve Juliet'ine dayanıyor. Julie'ye ise Romeo'sunu aramak kalıyor.
Öncelikle kitapta en çok sevdiğim şey tabii ki de Guilietta ve Romeo arasındaki ilişkiydi. Shakespeare'in hikayesine nazaran farklı olan kısımlar aklıma yattı ve mantık hatasına rast gelmedim diyebilirim. Geçmişe gittiğimiz anları büyük bir keyifle okudum.
|
"Burası İtalya. Yirmi yıl hiçbir şey. Yaş burada önemli bir mevzu değil. Ölümsüz ruhlarla çevriliyken nasıl olabilir ki?" |
Normalde okuduğum kitaplarda bir karaktere çok bağlanırım, ona aşık olurum ya da delicesine nefret ederim bir karakterden. Ama bu kitapta hiçbir karaktere karşı yoğun duygular yaşamadığımı söyleyebilirim. Nedeni hakkında hiçbir fikrim yok ama Alessandro ile Romeo'nun romantik halleri dışında başka hiç kimseye "Ayy!" gibi bir tepki vermedim. Fakat bu karakterlerin başarısız olduğu manasına gelmez.
|
"SHAKESPEARE BUNDAN HOŞLANMAZDI." |
Kitabı okurken kah burnuma mum kokusu geldi, mum yakarak okumak istedim kah İtalya'ya gitmenin planlarını yaptım. Uzun zamandır beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu. Ayrıca Romeo ve Juliet'e daha farklı bir açıdan bakmamı ve daha çok araştırma yapmamı sağladı da diyebilirim.
Efsanevi, nostaljik ve bir klasik kadar asil bir kitaptı. Kitaplıklara verilmiş bir lütuf gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder