Jane Austen'ın, kısa ömrüne sığdırabildiği son romanı, benim de okuduğum son romanı: İkna. Eleştirdiği, vermek istediği hala aynı; sadece yöntemi biraz daha farklı. Virginia Woolf'un deyimiyle "Austen bu kitapla birlikte, dünyanın sandığından daha büyük, daha gizemli, ve daha romantik olduğunu keşfetmeye başlamıştır."
|
"Bana çok geç kalmadığımı, böylesine değerli duyguların sonsuza dek yitip gitmediklerini söyleyin."
|
Anne Elliot, kibirleri şöhretlerinden daha büyük olan Elliot ailesinin ortanca kızıdır. 19 yaşında gönlünü Yüzbaşı Wentworth'e kaptırır. Fakat Wentworth'ün ünü ve parası ailesine az gelmiştir ve ailesi onu Wentworth'ü bırakmaya ikna etmiştir. Upuzun bir sekiz yılın ardından Yüzbaşı Wentworth hatrı sayılır bir servetle geri döndüğünde Anne, onu hiç unutamadığını fark eder. Fakat Wentworth ona hala kırgındır. Ailelerin, dostların bu seferki ikna çabalarının ne yönde olacağı ise kitapta saklı.
Anne'in en sevdiğim Jane Austen kadını olduğunu söyleyemem. Akıllı, olgun ve nazik bir karakter. Hatta çoğu yönden Elizabeth Bennet'a benzediğini düşünüyorum. Okumayı seviyor, aşkına da sadık tabii ki. Yüzbaşı Wentworth de akıllı ve saygılı bir insan. Anne'e aşık olması zaten +1000 puan verdiği için sevdiğimi söylememe gerek yok bence.
|
"Mutluluğu ruhunun güzelliğinden kaynaklanıyordu, tıpkı arkadaşı Anne'in mutluluğunun yüreğindeki sevgiden kaynaklandığı gibi." |
Kitapla yaşadığım bir sıkıntı vardı. Anne'in en çok güvendiği iki kadını hiç sevemedim. En başından beri gerek Lady Russel'a gerek Mrs. Smith'e alışamadım. Hatta içten içe her an Jane Austen'ın onlarla ilgili kötü bir şeyi ortaya çıkaracağını umdum. Ama olmadı. Anne'e çok ısınamamamın sebebi de bu olmalı belki de.
Yine en sevdiğim kısımlar Austen'ın toplumdaki iki yüzlülükleri ortaya çıkarması ve aralardaki mektuplardı. Jane bu konularda beni hiç şaşırtmadı. Fakat bu romanda bir farklılık da yok değil. Üstünden yıllar geçmiş bir aşkı irdeliyor bu sefer. Aslında bu benim aklıma şöyle bir düşünce getirdi. Belki de Jane, Wentworth ve Anne arasındaki aşk ile Tom Lefroy ve kendisi arasındaki aşkı sembolize etmişti. Bu romanı ömrünün son demlerinde yazmış olduğunu da düşünürsek Jane için üzülmemek elde değil. Ah Jane, ne çektin!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder