Gözlerindeki hüzne rağmen gülümseyen; bıyığı, bastonu ve papyonu ile neredeyse tüm insanlığı güldürmüş bir efsane: Charlie Chaplin. Ve onu anlatan bir kitap; biraz hayal, biraz gerçek... Onun kafasında da her zaman olduğu gibi.
Charlie Chaplin 82 yaşındayken bir Noel akşamı Ölüm evine gelir. İkisi bir anlaşma yaparlar. "Eğer seni güldürebilirsem bana yaşamam için bir sene daha vereceksin." der Chaplin. Ölüm de kabul eder.
Her Noel'de, hayatın ve yaşlılığın ona verdiklerini kullanarak Ölüm'ü güldürmeyi başarır Chaplin. Ta ki 88 yaşına kadar... Artık gülünç olan ve onu Ölüm'den kurtaracak bir şeyi kalmadığını fark eder. Aslında artık kendisini iyi hissediyordur. Ve Ölüm gelmeden önce hayatının saklı kalmış tüm gerçeklerini oğluna anlatan bir mektup yazmaya koyulur. Biz de bu mektupla beraber kitabı okuyoruz.
"Hafızam öyle bir harikalar dolabı ki içindekileri gerçekten yaşadım mı yoksa rüya mı gördüm bilmiyorum artık." |
Kitap dünyaca ünlü bir aktör olma öyküsünü anlatsa da mucizevi bir başarı öyküsü gibi ilerlemiyor. Daha çok Charlie Chaplin'in hayat karşısındaki duruşuna vurgu yapılıyor. Aşklarından acılarına, pişmanlıklarından heveslerine; tüm ruhsal hallerini içimizde hissediyoruz sanki. Ki bu, kitabın en sevdiğim yanlarından biri.
"Elbette benim de ufak tefek birkaç özgün fikrim olmuş olabilir ama doğrusunu söylemek gerekirse bunlar da bir şeylerin taklidiydi -doğanın taklidi." |
Ölüm gibi büyük bir metaforun kullanılmış olması, tarihteki büyük isimlerin hikayeye titizlikle yerleştirilmesi, bu kitabı bir üst seviyeye taşıyor.
"Hüznü bulmak benim için hiç de zor değildi. Onu zaten gözlerimde, ellerimde, kanımda taşıyordum." |
Yazarın son sözde kitabın gerçeklik içermesine rağmen bir hayal ürünü olduğunu söylemesi benim Charlie Chaplin'i bu şekilde hatırlayacak olmama engel değil. Çünkü böylesi çok daha büyülü..
Hayata hüzünle baksak da yüzümüzden tebessümün, kalbimizden umudun eksik olmaması dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder