İkinci sezondan sonra olayların daha ne kadar karışabileceğini düşünürken üçüncü sezon beni yerle bir etti, diyebilirim. Olaylar, olaylar... Bakalım neler olmuş:
*Dwight'çığım Fransız askerleri tarafından esir alınan bir grubun içindeydi. Kendisinin psikolojisi bozulmuş durumda, canı her an tehlikede ve etrafı yaralı askerlerle çevrili. Ve o sırada bir teğmen olan Hugh Armitage ile tanışıyor. Cornwall'un kahraman tayfası (Ross ve arkadaşları) Dwight'ı kaçırıyorlar. Hugh Armitage da onlarla geliyor. Ki kendisi yakışıklı, kibar ve yetenekli bir İngiliz beyefendisi tam olarak. İzlerken hayran kaldım, baktıkça bakasım geldi kendisine.
*Demelza'nın kardeşleri Sam ve Drake artık aramıza katıldı. Sam, tam bir Metodist. Drake ise Trenwith Poldark'ı Geoffrey Charles ile arkadaş oluyor. Onun mürebbiyesi olan masum güzellikteki Morwenna'ya ise gönlünü kaptırıyor.
*George Warllegan, Ross'un işlerinin rast gitmemesi için yine elinden geleni ardına koymuyor. Yine kıskançlıkları tutuyor, hırsları konuşuyor. Öylesine etkileyiciydi ki..
*Fransız İhtilali'nden beri durulmayan sular İngiltere'de de giderek etkisini arttırıyor. Patron-işçi çatışması, adaletsizlik, rüşvet ve açlık her zamanki gibi var.
Yine kalabalık bir olay örgüsü vardı. İnsanı ayak üstünde tutan, gerilimi düşmeyen bir sezondu.
Ben bu sezon Ross'a eski sevgimi göstermeye başlayacağımı düşünürken kendisi tekrar saçma şeyler yaptı, yanlış kararlar aldı. Çok soylu ve büyük yürekli bir karakter olduğu için kendisine büyük saygı duysam da bazı yaptıkları yanlış düşüyor.
İlk andan itibaren Drake ve Morwenna aşkını delicesine destekliyorum. Her bölümden sonra kendimi kavuşmaları için dua ederken buluyordum. Ah çocuklar, ne çektiniz!..
George her zamanki gibi bir kenardan şeytanlıklar planlayan adamdı. Nefretim aynı şekilde devam etti. Fakat kendisi o kadar hırslı bir karakter ki izlerken bana en çok keyif veren unsurlardan biriydi diyebilirim.
Gelelim bu sezonu benim için özel yapan insana: Hugh Armitage. Dizide ilk karşımıza çıktığında ailesinin ondan iyi bir evlilik yapmasını beklediklerini söyleyince beynimdeki çarklar dönmeye başlamıştı. "Kime uyar?" diye çok düşündüm ama nedense Demelza aklıma hiç gelmedi. Sonra kendini göstermeye başlayınca bir baktım ki Armitage'a hayran olmuşum. O güzel cümleleri, naif mektupları... İçim kıpır kıpır oldu sayesinde. Rüyalarıma girdi, kitap okurken cümlelerimi işgal etti. Ben de her an onu sonuna kadar destekledim. Canım Armitage...
Geçmiş sezona oranla daha aşk yüklü bir sezondu 3. sezon. Ağlattı, mutluluktan havalara uçurdu, hayaller kurdurdu. Bir dahaki sezonu öyle büyük bir hevesle bekliyorum ki anlatamam.
Duygusal bir yoğunluk yaşadığımdan düşüncelerimi toparlamak zor. Hislerimi eksik anlatıyormuş gibi düşünüyorum ki Hugh Armitage'ın mektup yazarken takındığı tavırlar ve Drake-Morwenna çiftinin o hüzün dolu anlarından başka bir şey gelmiyor aklıma. Ve sizleri bu sezonun en güzel sahnelerinden biriyle baş başa bırakıyorum. "Benden kalbimi isteme" diyor Demelza. Ve Hugh Armitage ona bakıyor, aşkla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder