Bir kemanist ve klasik müzik sever olduğumdan olsa gerek Eğer Yaşarsam gerek kurgusu, gerek karakterleriyle ilgimi çekmişti. Gayle Forman'ın yazmış olduğu bu hikayeyi okurken beklentimin yorumlardan dolayı büyük olmasından kaynaklanan bir hayal kırıklığı yaşadım. Yorumlara baktığımda ağlayacağım, çok duygulanacağım söyleniyordu. Evet, yürek burkan bir hikayeydi ama dedikleri kadar da etkilenemedim. Fakat yine de sürükleyici ve keyif veren bir hikayeydi.
Hikaye, 17 yaşındaki çellist Mia'yı anlatıyor. Hikayeyi kendisinin ağzından dinliyoruz. Mia ailesindeki tek klasik müzik hastası. Annesi, babası, kardeşi ve hatta erkek arkadaşı Adam da punk'çı. Bu yüzden Mia bazen kendisini onlara ait hissetmiyor ve bundan rahatsızlık duyuyor.
Karlı bir günde ailesiyle beraber trafikteyken kaza geçiriyorlar. Mia gözlerini açtığında yerde perişan halde yatan kendi bedenini görüyor. Bir nevi Araf'ta kalıyor. Acı kayıplar yaşayan Mia ise zor bir karar vermeye çalışıyor. Kalacak mı gidecek mi?
Öncesinde kafama takılan bir şey var. En başından beri kafamı kurcalıyor. Mia her zaman ailesinden farklı olduğunu hatta belki de evlatlık olduğunu düşünüyor. Tabi bu işin şaka kısmı... Fakat Mia'nın söylediğine göre annesi de babası da mavi gözlü ve sarışın... Yani kahve gözlü kahve saçlı Mia'mızın tam tersi... Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemem fakat biyolojik olarak böyle bir şey mümkün değil... Kim bilir, belki de Mia cidden evlatlıktır!
Mia'nın en yakın arkadaşı Kim ile tanışma öyküsü de oldukça beğenimi kazandı. İnsanların haklarında 'ikisi de inek, onlar yakın arkadaş' olarak düşündükleri; bu düşünceden ve birbirlerinden nefret eden iki kız. Herkesi şaşırtarak kavga ettikten sonra da çok yakın arkadaş olan Mia ve Kim... Gerçekten etkileyiciydi.
Adam'ın Mia'ya yoğun bakımdayken Yo-Yo Ma'dan Andante con poco e moto rubato dinletmesi... (DİKKAT!! SPOILER geliyor!!) Ve Mia'nın tepkisine bakılacak olursa; sevginin gücü müymüş, klasik müziğin gücü mü?
Favorim Mia... Çellist bir karakter varken başka hangisini seçebilirsiniz ki? Ama Adam'ın da ne kadar akıllı bir punk'çı olduğunu unutmamak lazım! Ya da Kim'in ne kadar iyi bir dost, Teddy'nin ne kadar da tatlı bir kardeş...
Finalini kötü bulduğum bir romandı. Kötüden kastım çok fazla merak uyandırıcı. Tam olarak ne olduğundan haberim yok. Bu da ikinci kitabı okumayı gerektiriyor. Yazar adeta ikinci kitap da okunsun diye hikayeyi yarıda kesmiş. İkinci kitap Sen Gittiğinde'nin bana göz kırptığını hisseder gibiyim.
Finalini kötü bulduğum bir romandı. Kötüden kastım çok fazla merak uyandırıcı. Tam olarak ne olduğundan haberim yok. Bu da ikinci kitabı okumayı gerektiriyor. Yazar adeta ikinci kitap da okunsun diye hikayeyi yarıda kesmiş. İkinci kitap Sen Gittiğinde'nin bana göz kırptığını hisseder gibiyim.
Hayal kırıklığı, yazarın hileleri(!) ve biyolojik hatalara rağmen keyif veren bir hikayeydi. Klasik müziğin gücü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder