Kitap okurken ağlarım. Ciddi ciddi, neredeyse okuduğum her
kitapta bir damla da olsa gözyaşı dökerim. Bunun sebebi nedir tam olarak
bilmiyorum. Gerçek hayatta hiç de sulu göz bir insan değilimdir ama konu
kitaplar olduğu zaman gözyaşı bezlerim gereğinden fazla çalışıyor.
Bana kitap okurken ağlamak artık çok normal geliyor olsa da,
geçenlerde bu huyumun bir başlangıcı olması gerektiğini düşündüm. “İlk hangi
kitabı okurken ağlamıştım?” der demez zaten aklıma tek seçenek geldi çünkü
bahsedecek olduğum kitabı unutmam mümkün değil. Benim için her açıdan çok
özeldi: Okuduğum ilk dram kitabıydı, ilk ağladığım kitaptı…
Beni gözyaşlarına boğan, bir gece boyu kitabın karakterinin ismini sayıklatan bu kitap: Tahran’ın Damları. Çok bilinen bir kitap değil, daha önce kendi kütüphanem hariç hiçbir yerde görmedim ama benim en sevdiğim kitaplardan biri. Önce kitabın içeriğinden biraz bahsedeyim sonra okuma sürecimi de sizlerle paylaşacağım.
UYARI: Yazının bu kısmından sonra kitabı okumamış olanlar için spoiler bulunmaktadır.
Öncelikle bahsettiğimiz yer İran’ın başkenti Tahran. Yıl
1973. Mevsimlerden yaz… Paşa ve arkadaşı Ahmet yazı birlikte geçirirken Paşa, komşuları
olan Zari adındaki bir kıza aşık oluyor. Ama oldukça umutsuz çünkü Zari ondan
birkaç yaş büyük ve daha önemlisi bir başkasıyla nişanlı. Paşa bu duruma çok
üzülüyor fakat her zaman karşılık buluyormuş gibi de hissediyor, sanki bir
sıcaklık varmış gibi.
Kitabın ana temalarından biri de anlatılan dönemin zalim
yöneticisi Şah’ı da kapsıyor ki asıl bomba bu detay üzerinde gelişiyor. Zari,
Şah’a karşı bir eylem sırasında kendisini yakarak ölüyor…
Kitabı okuduğumda 12-13 yaşlarındaydım, annemin kitaplığından
ödünç aldığım bir kitaptı. Bir gece bu hüzünlü sahneyi okudum ve ben de Zari
ile öldüm. Kitabı kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum. Saatler boyu
Zari, Zari diye sayıkladığımı…
Okumayı bitirdikten sonra da uzun bir süre etkisinden
çıkamamıştım. Ne yapacağımı bilemez durumdaydım. Şu an düşünüyorum da ne
çaresiz bir durummuş içinde olduğum. Hayatında ilk kez dram kitabı okumak ne
kadar da etkiliyormuş insanı… En acısı da sonrasıydı. Bir şeyin ilkini tattığın
zaman asla onun kadar iyisini bulamamak ve aynı tadı alamamak yok mu? O en
kötüsüydü benim için. Annemin kitaplığını aradım, farklı bir sürü kitaba
başladım ama hiçbirini tamamlayamadım çünkü aynı değillerdi. Tabii ki her kitap
farklıdır ama benim için onun yerini tutamadı hiçbiri, keyif vermedi bana.
Kitabın yazarı Mahbod Seraji’nin başka kitabının olmaması da ayrı bir kederdi.
Hala beklerim, belki yeni bir kitap yazar diye fakat yıllardır kendisinden tek
bir cümle gelmedi.
Benim için bir çeşit milattı Tahran’ın Damları’nı okumak.
Sonrasında her şey normal bir hal aldı, Öykü kitap okurken ağlamaya devam etti,
binlerce dram kitabı basıldı. Ama hiçbiri Tahran’ın Damları gibi olmadı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder